O kadar çoktular ki. "Bunu ben yapmış olamam, bu bir kabus olmalı." tepkisi verdim. İbrahim “Sen şu anda o kadar günahkar birisin ki. Bütün dünya senin iksirinin iyi bir şey olacağını düşünmüştü ama görüyoruzki hayatımızı yok ettin." dedi. "Böyle olmasını beklemiyor..." derken araya girdi. "Bu yüzden hayattasın Emre. Kötü niyetle yapmadığını biliyorum. Bunu başlattın ve çözecek olan da sensin." dedi. Aklımdan vurulmuş gibi oldum o anda. Panzehir mi? İşte bunu daha önce hiç düşünmemiştim. "Neden sustun, konuşsana." dedi. "İbrahim, iksirin tam olarak nasıl bir etki sağladığını bilmiyorum. Nasıl yayıldı ve nasıl bu hale geldi hiçbir fikrim yok." dedim. "Ne demek bir fikrin yok!" diye bağırdı ve devam etti "Bunu çözemeyeceğini mi söylüyorsun?" dedi. "Çözüm mü, tam olarak neyi çözeceğim? Aşağıdakilerin tamamı ölü İbrahim. Zehirli bir gaz yapıp toplu katliam sağlayabiliriz belki ama onları geri getirebileceğimizi sanmıyorum, artık çok geç." dedim. "Kahretsin. Ne kadar kötü bir durumda olduğumuza bak. Gıda sıkıntımız olacak, muhimmatımız bitecek, ne yapacağız? Nereye kadar ilerleyeceğiz Emre? Hayatımda hiç bu kadar korkmamıştım. Kıyamet geldi farkında mısın? Tanrı'dan önce bunu başardın, bravo! Şimdi ne yapmayı planlıyorsun, planın var mı?" dedi. "Bilmiyorum, gerçekten bilmiyorum." derken ailem aklıma geldi. Bunların arasında ailemi göz ardı etmiştim, onlar ne durumdaydı? Ya onların başına da böyle bir şey geldiyse , ya onlar da birer yürüyen ölüye dönüştüyse diye düşündüm. Onları aramaya karar verdim ve İbrahim'e "Emniyette eşyalarım vardı, aldınız mı?" dedim. "Telefonunu soruyorsan bende. Sarjı bitmek üzereydi, doldurduk." dedi. Elini cebine atıp çıkardı ve bana doğru fırlattı. Ablamdan başlayarak hepsini aradım fakat ulaşılamıyordu. Tedirgin olmuştum. Onlarsız yapamazdım, yaşayamazdım. Yanlarına gitmeliydim. İbrahim'e "Aileme ulaşamıyorum, yanlarına gitmeliyim. Buraya nasıl geldiniz?" diye sordum. "Binanın kanalizasyona bağlanan bir kısmı var bodrum katında. Kanalizasyon aracılığıyla buraya ulaştık ama çok tehlikeliydi. Yürüyen ölüleri zor atlattık, orayada girmişlerdi." diyerek devam etti. Ailem için her şeyi yapmaya hazırdım, gidecektim. İbrahim'e "Benimle gelin, önce ailemi bulalım. Sonra çalışma yapabileceğim uygun bir yere geçeceğiz ve durumu çözmek için uğraşacağım. Neler yapabileceğime bakacağım." dedim. Kabul etti. Gözlerimi açtığımda gördüğüm kadın Beyza. İbrahim, Beyza'nın hayatını kurtarıyor ve beraber gezmeye başlıyorlar. Beyza'nın yanına gittim ve sohbete başladım. "Nasılsın?" dedim. Bana alaycı bir tavırla baktı. "Çok iyiyim ya, gerçekten çok iyiyim. Biliyor musun, kabullendim. Kendimi oyunda gibi hissediyorum ve zevk alıyorum. Eşimi gözümün önünde parçadılar ve seni öldürmem gerekirken tepkisizim. Umudumu inandığım Tanrı'ya ayırmış durumdayım. Herkes ölecek Emre. Ve hep beraber orada buluşacağız. Kim bilir, belki Tanrı'nın kıyamet planı sendin." dedi. "Üzgün..." dememe kalmaz "Kes, kes." dedi. İbrahim yanımıza gelip söylediklerimi Beyza'ya aktardı. Beyza zaten heyecan arıyordu ve hemen malzemelerin bulunduğu çantasını taktı. İbrahim de hazırlanıp yanıma geldi. Gitmek için hazırdık ve çatının çıkışına doğru yürümeye koyulduk. Biraz sonra telefonum çalmaya başladı. Arayan kişi, hayvanları canlandırmak için iksirimin sunulduğu kısıtlı alanlarda görevliydi. Telefonu açtım ve "Alo, efendim." dedim. "Emre hayattasın, öldüğünü sanmıştım. Adım Güney ve sana söylemem gerekenler var." dedi. "Ne söyleyeceksin?" dedim. Şöyle cevap verdi. "İksirinle alakalı tam kapsamlı araştırmayı tamamladık. Artık virüsün nasıl yayıldığını biliyoruz. En önemli olan şu ki, iksirin hırçınlaştırmaya sebep olmuyor..."
Comments (0)
See all